YAKUT-U MÜZAB kelimesinin Osmanlıca anlamı nedir?
YAKUT-U MÜZAB: Erimiş yakut. * Göz yaşı. * Kan. * Kırmızı şarap.
YAKUT-U MÜZAB ile alakalı bazı sözcükler ve Osmanlıca anlamı
YAKUT-U ZERD: Sarı yakut. * Güneş. Devamını Oku
YAKITÎ (YAKUTÎ): Kırmızı üzüm. Devamını Oku
PAKEND: f. Yakut. * şarap, bâde. Devamını Oku
YAKUT: Çeşitli renkleri olan kıymetli bir süs taşı. Devamını Oku
BEZADÎ: Mavimsi bir cins değerli taş. Küçük yakut. Devamını Oku
KİBRİT: Kükürt. * Kırmızı, yakut, altun. * Ucu kibritlenmiş yakacak madde. Devamını Oku
BEHRAMEN: f. Bir çeşit kırmızı yakut. * Kadınların kullandıkları allık. * İpekten dokunan güzel bir kumaş. * Kırmızı gül, asfur çiçeği. Devamını Oku
BELADİR: f. Kadınların kullandıkları altun, gümüş, zümrüt, yakut, elmas gibi süs eşyası. * Belâyı def etmek için verilen sadaka. Devamını Oku
MÜZAB: İzâbe olunmuş, eritilmiş, erimiş. Devamını Oku
ZAB: (Zevben – Zevebânen) Eriyen, erimiş, eridi. Devamını Oku
MÜNHEM: Erimiş. Devamını Oku
İSTANBUL: Türkiye’nin en büyük şehri ve Osmanlı İmparatorluğu’nun taht şehri (1453-1922). İslâm halifeliğinin son merkezi (1516-1924). Türklerden önce Bizans “Doğu Roma” İmparatorluğu’nun taht şehri idi (395-1453). * İstanbul ismi, Rumca şehre veya şehirde demek olan (İstin polin) tabirinden galat olup, bu ismin Osmanlılar tarafından fetih esnasında verilmiş olduğu rivayet ediliyorsa da, Osmanlılardan evvel şehrin bu Devamını Oku
MÜHL: Erimiş bakır. * Potada eritilen maden. * Yağ tortusu. Devamını Oku
MÜNHALL: Boş, meşguliyetsiz, işsiz. * Çözülmüş, çözülen. * Memuru bulunmayan. * Kim: Erimiş. Devamını Oku
ARABİYYAT: (Arabiyyet. C.) Arapçaya dâir ilimler, kitab veya fikirler. Arap edebiyatı. Devamını Oku