TEMKİN kelimesinin Osmanlıca anlamı nedir?
TEMKİN: Ağır başlılık, usluluk. * Ölçülü hareket sâhibi. * Vakar, izzet. İktidar, kudret. * Birini bir şeye muktedir kılmak. * Kararsızlıktan kurtulup huzur ve sükuna mazhar olmak. * Tedbir, ihtiyat.
TEMKİN ile alakalı bazı sözcükler ve Osmanlıca anlamı
TEMKİN: Ağır başlılık, usluluk. * Ölçülü hareket sâhibi. * Vakar, izzet. İktidar, kudret. * Birini bir şeye muktedir kılmak. * Kararsızlıktan kurtulup huzur ve sükuna mazhar olmak. * Tedbir, ihtiyat. Devamını Oku
PÜR-TEMKİN: f. Çok ağır başlı. Çok temkinli. Devamını Oku
MÂTEMKÜNÂN: f. Yas tutup mâtem ederek. Devamını Oku
TEMK: Uzamak. * Yükselmek, yüce olmak. Devamını Oku
MUKTEDİRÎN: (Muktedir. C.) İktidar sahibleri. Muktedirler, gücü yetenler. Devamını Oku
KEFFARET-İ YEMİN: Yaptığı bir yemine sadık kalmayıp bozan bir müslümana lâzım gelen keffâret demektir ki: Muktedir ise, müslim veya gayr-i müslim bir köle veya câriye azad etmekten; muktedir değil ise, on fakiri akşamlı sabahlı doyurmaktan veya on fakire birer parça libas giydirmekten; bu üç şeyden birine muktedir olamayana da üç gün muttasıl oruç tutmaktan ibârettir. Devamını Oku
EMİR-ÜL MÜ’MİNÎN: Müminlerin, İslâmların işlerinde emir ve tedbir eden reis. Halife. İslâm Devlet Reisi. Devamını Oku
TEMEKKÜN: Mekânlanmak. Yerleşmek. Yer tutmak. * Vakar ve temkin sahibi olmak. * Sultan yanında rütbe sahibi olmak. Devamını Oku
TEMEKKÜN: Mekânlanmak. Yerleşmek. Yer tutmak. * Vakar ve temkin sahibi olmak. * Sultan yanında rütbe sahibi olmak. Devamını Oku
DİN: Ceza, ivaz. * İman ve amel mevzuu olarak insanlara Cenab-ı Hak tarafından teklif olunan Hak ve hakikat kanunlarının hey’et-i mecmuasıdır. Din, kâinatın, dünyanın hayatın ve insanın yaratılış gayeleri ve var oluş şekillerini açıklıyarak, onları mânasızlıktan ve abesiyetten kurtarır. İnsanların cemiyet hayatında barış içinde ve kardeşçe yaşamalarını sağlar, hakiki saadete ulaştırır. Dinin zayıfladığı cemiyetlerde ırkçılık Devamını Oku
TEBEYYÜN: Belli olmak. Sabit olmak. Görünüp anlaşılmak. Devamını Oku
TEBEYYÜN: Belli olmak. Sabit olmak. Görünüp anlaşılmak. Devamını Oku
İNŞİTAT: Dağılmak. Dağınık olmak. Perakende olmak. Devamını Oku
NÜFAZ (NÜFÂZE): Ağaçtan veya başka birşeyden silkmekten ve hareket ettirmekten dolayı düşen nesne. Devamını Oku
CEREYÂN: Akma, akış, gidiş. Hareket. Akıntı. Gezme. Mürûr. Vuku, vâki olma. * Mc: Aynı fikir ve gaye etrafında toplananların meydana getirdikleri faaliyet ve hareket. Bu hareket; dinî, fikrî veya siyasî hareketler gibi birbirlerinden farklı sahalarda olabilir. Devamını Oku