MÜTEVATİ kelimesinin Osmanlıca anlamı nedir?
MÜTEVATİ: Birbirine benzeyen.
MÜTEVATİ ile alakalı bazı sözcükler ve Osmanlıca anlamı
TEVATÜRÂT: (Tevatür. C.) Tevatürler, ağızdan ağıza dolaşıp yayılan haberler. Devamını Oku
MÜTEVATİREN: Mütevatir olarak, tevatürle naklolunmak suretiyle. Devamını Oku
TEVATÜREN: Ağızdan ağıza yayılarak. Tevatür suretiyle. Devamını Oku
MÜTEVATİR: Çok kimselerin naklettikleri haber. Yaygın haber. Herkesin veya alâkadarların işitip doğruluğunu kabul ettikleri kat’i, şüphesiz, sağlam haber. Yalan üzerine birleşmeleri aklen mümkün olmayan bir cemaatın bir hâdise hakkında verdikleri haber. (Bak: Tevatür) Devamını Oku
MÜTEVATİR-İ BİLMÂNÂ: Nakledilen bir haberin başka ifade ve kelimelerle, başka başka şekilde ifade edilerek tevatür hâle gelmesi. Mânaların çok insanlarca başka başka kelimelerle nakledilmesi. Bir haberin veya hâdisenin farklı ifadelerle, başka başka şahıs veya topluluklar tarafından nakledilmiş olması. Devamını Oku
HABER-İ MÜTEVATİR: Birçok kimselerin çokları vasıtası ile rivâyet ettikleri hadis. Devamını Oku
MÜLABESET: (Lebs. den) Karışma. Münâsebet. Ülfet ve ihtilât etmek. Birbirine benzeyen iki şeyin karıştırılarak birbirine benzetilmesi. * Takribi cihet. Devamını Oku
MÜTEVATİRAT: Mütevatir olanlar. Çoklarının bildiği ve duyduğu haberler, hususlar. * Man: Kizb üzerine ittifakları aklen muhal olan bir topluluk tarafından verilen haberle hüküm ve tasdik olunan kaziyeler. Devamını Oku
İLTİBAS: Birbirine benzeyen şeyleri şaşırıp birbirine karıştırmak. Yanlışlık. Karışıklık. * Tereddüt. Şüphe. Devamını Oku
HADÎS-İ MÜTEVATİR: Kizb üzerine ittifakları aklen tecviz olunmayan cemaatlerin birbirinden ve ilk cemaatin de bizzat Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmdan rivâyet ettiği Hadis-i şeriftir. (İlm-i yakîni ifade eder. “Bu hadis-i şerif Peygamber’den (A.S.M.) sâdır olmuş mu?” demeğe imkân kalmaz). Devamını Oku
TEVATÜR: Kuvvetli haber. * Müteaddid şeyler birbiri ardınca zâhir olmak. * Bir hususun söylenmesi hemen herkesin ağzında olup, gezmek. Şâyia. * Fık: İçinde yalan ihtimali olmayan ve bir cemâate dayanan kuvvetli haber, ferdî olmayıp cemaate ait olan sağlam haber.(Mâlumdur ki; üç dört muhtelif yoldan gelenler, aynı bir hâdiseyi söyleseler, yakini ifâde eden tevâtür derecesinde o Devamını Oku
MÜŞABEHE(T): (şebeh ve şibih. den) Benzeme, benzeyiş.(Arkadaş! Bir nev’in efradı arasındaki tevafuk ve bir cinsin envaı arasında aza-yı esasiyede bulunan müşabehet, sikkenin ittihadına, kalemin vahdetine delâlet ettiklerinden anlaşılıyor ki: Bütün mütevafık ve müteşabihler, yâni birbirine benzeyen çokluk, bir Zât-ı Vâhid’in eser-i san’atıdır. M.N.) Devamını Oku
EŞBEH: Daha çok benzeyen. Pek benzeyen. Devamını Oku
MÜTEŞEBBİH: Benzeyen, andıran. Devamını Oku
MÜŞABİH: Benzeyen, benzer. Devamını Oku